top of page

Sevgili Peygamberimizin torunlarından olan Hasan, Hüseyin ve Zeynelâbidin Efendilerimiz (r.a.) bu sözleri söylerken, renkleri sararır, vücutları terler ve zorluk çekerlermiş.

“Buyur ey Rabbim” derken, “hayır” cevabını alıverirsek, hâlimiz nice olur, diye endişlenirler, bu korku onların belini bükermiş!

Çünkü telbiye Allah ile kul arasında bir sırdır.

Hac ve umre için mukaddes topraklara ayak basan Müslümanlar, belirli yerlerde ihrama girerler. Bu yerlere mîkat mahalli denir.

Telbiye mîkat mahallinde ihrama girmekle başlar ve büyük şeytanı taşlayana kadar devam eder.

Rasûlullah Efendimiz (s.a.v.) telbiyesini bitirince, Allah’ın rızasını ve affını talep eder, azabından Allah’ın rahmetine sığınırdı.

Fahri Kainat Efendimiz (s.a.v.) şöyle buyurmuştur:

“Bir Müslüman telbiye getirdiğinde, onun sağında solunda bulunan her ağaç, taş, toprak her ne varsa onlar da mutlaka telbiyeye katılırlar.”51

“Allah, meleklerine karşı şu üç sesle övünür: Ezan, tekbir ve telbiye. Tehlil, tekbir ve telbiye getiren hiç kimse yoktur ki Cennetle müjdelenmesin.”52

51 Tirmizi, F. Telbiye, III, 193

52 Tirmizi, Hac, 14

Allah'ın kulu tarafından kurulmuştur  25/02/2015 tarihinden bu yana yayındadır.

  • facebook-square
  • Google Square
bottom of page